İlaç üretiminde yönetici olarak çalışırken defalarca bu soruyla karşılaştım.
Her şey kâğıt üzerinde eksiksizdi:
✅ SOP’ler vardı.
✅ Eğitimler tamam.
✅ Denetim sistemleri aktifti.
Ama bazı davranışlar hâlâ standartların dışındaydı.
Çözüm olarak genellikle daha sıkı kontrol ve cezai yaptırımlar önerilirdi.
Peki farklı bir yerden bakılarak bu egitimlerin verimi arttırılabilir miydi?
Carl Rogers’ın “Kişi Merkezli Yaklaşım”ıyla konuya derinlemesine bakalım...
🧠 Carl Rogers Ne Diyor?
Rogers’a göre insanlar doğuştan iyi niyetlidir ve gelişmeye, sorumluluk almaya eğilimlidir.
🌱 “İnsan, destekleyici bir ortamda kendi potansiyelini gerçekleştirme gücüne sahiptir.”
Bu, terapi için geliştirilmiş bir yaklaşım olsa da, liderlik ve organizasyonel davranış için de oldukça güçlü bir pusula sunar.
💬 Bu ilkeleri üretim alanlarına ve sahaya nasıl taşıyabiliriz?
Çalışmaya şu varsayımla başlayalım
👉 Çalışanlar aslında ilacın kalitesine ve hasta sağlığına önem veriyor.
👉 Sahip oldukları bilgi, deneyim ve değerler doğru ortamda harekete geçirilebilir.
Kuralı uygulayacak olanlarla birlikte örnek olarak şu sorulara odaklanmak mümkün;
“Bu işi neden önemsiyorsunuz?”
“Prosedürlere uyumu sizin için ne kolaylaştırırdı?”
“Hangi araç ya da destek, riski azaltırdı?”
Bu yaklaşımda dayatma yok, katılım var. Prosedürler var, peki ama sayfalarca olması dikkat dağıtıyor olabilir mi?
Denetim değil, empatik anlayış var.
Ve sonuçlar etkileyici oldu:
✔ Daha yüksek sahiplenme
✔ Gerçekçi, işe yarayan çözümler
✔ Yüzeysel değil, kalıcı davranış değişimi
🧩 Özetle:
Carl Rogers’ın üç temel ilkesi:
1. Koşulsuz pozitif kabul – İnsanların niyetine güvenmek
2. Empatik anlayış – Sadece duymak değil, anlamak
3. Samimiyet – Tepeden değil, yanyana ve açık iletişim
Bu ilkeleri sadece terapi odasında değil, GMP sahasında da uyguladığınızda:
🧪 Davranış değil, zihniyet dönüşüyor.
📌 Davranışı değiştirmek istiyorsanız, cezayı değil diyaloğu artırın.
GMP bir denetim konusu kadar bir ''güven'' meselesidir.
👀 Sizin kurumunuzda bu yaklaşım çalışır mıydı?