Sabah uyanıyorsun, hazırlanıyorsun, trafiğe karışıyorsun, bilgisayarın başına geçiyorsun… Dışarıdan bakıldığında her şey yolunda. Ama içeride bir yerlerde, adını koyamadığın bir şey kıpırdıyor: iç sıkıntısı.
Göğsünün ortasında oturan o tanıdık ağırlık… Ne tam bir yorgunluk, ne tam bir stres, ama belirgin bir daralma.
Bazen çok toplantıdan, bazen bir belirsizlikten, bazen de “bu muydu?” sorusunu fısıldayan o küçük iç sestendir. Çoğu zaman yok sayılır. “Halledilecek bir şey değil” denir ya da “herkes böyle hissetmiyor mu zaten?” diye geçiştirilir.
Oysa bu sıkıntı, susturulması gereken bir sorun değil, duyulması gereken bir mesaj olabilir.
''Bizi zorlayan duygular bazen zihnimizin bize bir şeyler söyleme yöntemidir.''
Durup bu duyguları dinlemek ve fark etmek, yoğunluklarını azaltabilir.
Ve sakinleşen zihnin sana yeni bir kapıyı açabilir.
İç sıkıntısı, zihnin ve bedenin dikkatini çekme çabasıdır. Durmaya, bakmaya, hissetmeye davettir. Belki çok hızlı gidiyorsun, belki kendi ihtiyaçlarını unuttun, belki sadece “kendinle kalmaya” hasretsin.
Mindfulness burada devreye girer.
❍ Kendine sormayı dene:
“Şu an bedenimde ne hissediyorum?”
“Bu sıkıntının bana söylemek istediği ne olabilir?”
“Ben neye hayır demeyi erteliyorum?”
Bu sorular, hemen cevap bulmak için değil, fark etmek için sorulur. Çünkü her farkındalık, dönüşüm için bir kapıdır.
İş hayatı, bitmeyen hedeflerle dolu bir yarış gibi görünebilir. Ama bu yarışta nefesin kesiliyorsa, durmak da bir başarıdır. İç sıkıntısı, bazen sadece “insanca” hissetmenin izidir. Ve belki de seni sana geri getirmenin yoludur.
Tabiki sadece bu sorularla değil, düzenli yapacağın pratiklerle, zamanla...
Bunun için buradayız !